27 Haziran 2016 Pazartesi

Gün Doğumu

 Yine her zaman ki alışıla gelmiş sabahlardan biriydi.
 Kuş seslerinden güneşin doğmak üzere olduğunu anladım. Perdeyi açtım, dışarısı zifiri karanlıktı. Bu durum gün doğumunun az sonra olacağına işaretti.

Biliyordum ki gecenin en karanlık zamanı gün doğmadan az önceki zamandır.
 Bu mucizevi doğa olayının farkındalığın da güne başlamak üzere yataktan kalktım. Kahvaltımı yapmak üzere masaya oturup hiçbir gıdayı sağlığıma iyi mi veya kötü mü diye etiketlemeden sadece her birinin birer enerji olduğunun idrakin de sadece var oldukları için  şükredip hepsinden yedim. Hayalim de her gıdanın bedenime faydalı olduğunu hayal ederek, an'ın farkındalığında kahvaltımı bitirdim ve dışarı çıktım.
 İlk anda her şey rutin ve alışkanlık dahilin de olduğu için bir robottan farksız yolda yürürken farklı görünen bir apartman dikkatimi çekti. Buraya doğru yaklaştım. Her şey tanıdık geliyordu. Sanki bu yerde yıllarımı geçirmiş gibi  bir dejavu hali hissettim. Heyecanla apartman girişinin kapısını ittirdim. İçimden bir ses, ''Sen ne yapıyorsun, bilmediğin yere gitme, başına bir şey gelir.'' dedi. Bu konuşan benim EGO’mdu. Onu dinleyip içeri girmezsem normal de yaptığım gibi hayatıma devam edecektim.

 Hayır! İçeri girmeliydim ve öyle yaptım.
 İnanması güç ama bu apartman benim doğduğum yerdi. İçeride aşağıya doğru bodrum katına inen bir merdiven vardı, ben de oraya doğru yöneldim. Bodrum katının kendine özgü eski bir havası ve kokusu vardı. Sanki içerisi tüm zamanların bilgisini içeriyordu. Merakla kapısını açtım. Fakat EGO’m ''Çık oradan, orasının seninle hiçbir ilgisi yok.'' diyordu. Ben de güvendiğim yakın arkadaşımı dinleyip kapıdan kaçarcasına çıktım. Belli ki içeride yılların birikmiş ve kalıplaşmış bir birikimi olduğu gibi, birde bunun yanın da,  bu çöplüğün komple bir temizliğe  ihtiyacı vardı.

 Neyse, buradan çıkıp birinci kata geldim.
 Kapıyı çaldım. Karşımda tanıdık gelen sanki ilk görüşte güven duyduğum biri vardı. Üzerinde KIRMIZI bir gömlekle beni karşıladı. Bana, onu dinlersem güvende olacağımı ve yukarı kattaki arkadaşımızı ziyarete çıkacağımızı, söyledi. Benim yere sağlam basmam gerektiğini ve bu konuda bana bilgi verebileceğini, benim tek başına güvende olamayacağımı ve onu dinlersem beni her türlü kötülükten koruyabileceğini söyledi.

 Ben de onu dinleyip beraberce ikinci kata çıktık.
 Kapıyı açan kişi önce tanıdık geldi. Fakat içeri girmemi söylediğinde, içimi bir ENDİŞE duygusu kapladı. 
Duvarlar TURUNCU renge boyanmıştı. Hissettiğim duygunun çok normal olduğunu ve yukarılara çıkmama gerek olmadığını, orada hep beraber güvende olacağımızı söyledi. Üst katlarda kimin oturduğunu bilmediğini ve kesinlikle çıkmamamın daha iyi olacağını tekrar edip durdu.

 Ben dinlemedim ve üçüncü kata çıktım.
Kapıyı çaldım ve karşımda duran kişiden KORKU ve TEDİRGİNLİK hissettim. Bana güler yüzle, ''Buyrun gelin, size yıllardır birikmiş bir çok konu hakkında konuşacağım.'' dedi. Karnımda garip bir huzursuzluk baş gösterdi. Bu duyguyu yenmem gerektiğini biliyordum. Kapının rengi SARIYDI. Benim yeteneklerimin başarılara ulaşamayacağını ve hep birlikte bu ilk üç katta komşuluk yapabileceğimizi söyledi. Bunun yanında aklım fikrim BODRUM katındaydı. İçimden bir ses oraya gidip orayı temizlemem gerektiğini söylüyordu.

 Neyse ben ısrarla dördüncü kata çıkacağımı dile getirip durdum.
 Bu kata geldiğimde ise içimi sıcak bir SEVGİ duygusu sardı. Bu kat YEŞİLE boyanmıştı. İçeride konuştuğum kişi o kadar iyiydi ki oradan gitmek istemedim. Fakat kendisi yukarılara çıkmam gerektiğini ve burada kalmakla boşa zaman harcayacağımı söyledi. Burası çok güven verici bir yer gibi gözüküyordu. Hatta bodrum katının bir an önce temizlenmesi gerektiğini, fakat ilk üç katta oturanların buna devamlı karşı çıktığını söyledi. Eğer orası temizlenirse, apartmanın pırıl pırıl olup tüm sokakların en iyi ve en güzel apartmanı seçilebileceğini ve buranın temizlenmesinin diğerlerinin de temizlenmesini tetikleyeceğini ima etti.

 Buradan beşinci kata geldiğimde her yer MAVİYE boyanmıştı. 
Burada kendimi daha iyi ifade edebilme duygusuna kapılarak karşımdaki ile çok daha iyi diyaloğa girmiştim. Konuştukça ve karşımda ki beni sakince dinledikçe kendimi ifade ediş şeklim çok daha hızlı bir şekilde düzeliyordu. Uzun süre konuştuktan sonra sezgilerim benim bir üst kata çıkmam gerektiğini fısıldadı.

 Oradan ayrılıp altıncı kata çıktım.
Kapı açıldığında ÇİVİT MAVİSİ bir pantolon giymiş kişi beni karşıladı. Benim sezgilerimin çok güçlü olduğunu ve yeteneklerimin bir an önce farkına varmam gerektiğini söyledi. Her şeyin hayal edebildiğim sürece gerçek olabileceğini ve başarı yolunda sınırları yok saymanın başarının en temel anahtarı olduğunu, söyledi. İçsel benliğimin giriş kapısının bu kat olduğunu ve burada istediğim kadar vakit geçirebileceğimi söyledi. Fakat içsel olarak yedinci kata çıkmak için sabırsızlanıyordum.

 Artık en GİZEMLİ kata çıkma zamanı gelmişti.
 Dışarı çıktım, yavaş yavaş merdivenlerden yukarı doğru çıkmaya başladım. Her bir basamak çıkışımda heyecanım bir kat daha artıyordu. 21 basamak çıktıktan sonra yedinci katın kapısına geldim. Her nedense kapı hafif aralıktı. Biraz tedirgin, biraz heyecanlı kapıyı hafifçe ittirdim. İçerisi karanlıktı. İçeriye doğru adım atar atmaz tüm ışıklar yandı. İçerisi pırıl pırıl parlayan MOR renge sahipti. Bir anda müthiş bir konfeti yağmuruna tutuldum. Elinde kocaman bir pasta ile karşılayan kişi tüm zamanlardan tanıdığım ve hasretle sarılıp birbirimizi kutladığımız kişiydi. Bana İYİ Kİ VARSIN, İYİ Kİ DOĞDUN diye alkış tutuyorlardı. Bu bütünleşip adeta tek bir beden olduğum arkadaşım, beni terasa doğru götürdü. ‘İşte bak! ''BU SENİN ESERİN. Artık şuraya bir rahat koltuk çek ve ayaklarını uzatıp tüm eserinin tadını çıkar.'' dedi. Ve şöyle devam etti, ''Artık bundan sonra ne yapacağını biliyorsun. Önce bodrum katını tertemiz yap ki tüm apartman arınsın. Sonra her dışarı çıktığında bileceksin ki geride seni bekleyen pırıl pırıl güvenli bir yer var. ŞİMDİ tüm zamanların hasretini istediğin kadar gider.''
''BUNU HEP HAKETMİŞTİN.'' dedi ve ben de bu sevinç ve mutluluğu tüm hücrelerimde hissettim.
Evet!
 Arkadaşlar, umarım bu yaşam yolculuğunuzda sizde doğduğunuz yeri bulur ve tüm zamanların hasretini giderirsiniz.
HEPİNİZİN YOLU AÇIK OLSUN…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder