28 Haziran 2016 Salı

2 çift Sarmal İplikten 12 Sarmal iplikli DNA Dönüşümü

İnsan varolduğu andan itibaren her an çeşitli çevrelerden gelen yoğun bir bilgi yağmuru altında yaşamına yön çizmektedir.
Her yeni bilgi hücrelerinizin bellek bankalarına ve DNA’larınıza kadar işleyip her birinizin kendi geleceğini şekillendiriyor.
Doğduğunuz andan itibaren maruz kaldığınız bilgi bombardımanı, inanç sisteminizi, düşünce ve davranış biçiminizi, bunlara bağlı olarak da kişiliğinizi oluşturuyor.

Peki, DNA’larınız da kodlanmış olan tüm zamanların kadim bilgilerine ne oldu?

Ne oldu da gerçek kimliğinizi, yani öz benliğinizi unutur oldunuz!

Acaba zamanın başlangıcında, DNA’larınız 12 sarmal iplikten oluşurken bir küçük deformasyonla 2 çift sarmal ipliğe dönüşünce asıl gücünüzü mü kaybettiniz?

11. sarmal ipliğe sahip olmak imgeleme yoluyla isteklerini kendi realitene çekebilme yetisidir.
12. sarmal ipliğe ulaşıldığında ise, her olan biteni kabul etme ve çok boyutlu bakış açısına sahip olabilme yetisini kazanmış olursunuz.
Bakın olmuş bitmiş olan bir şey yok!

Tüm bildikleriniz orada bilinçaltınızda gizli ve zamanın her anında sizler tarafından keşfedilmeyi bekliyor. Siz onları görmezden geldiğiniz her an o an için kaybolup gidiyorlar.

Hücreleriniz de saklı kalmış bu saf evrensel bilgi neden bireysel yaşam deneyimlerinize
yansıyamıyor?

Öncelikle yukarıda ifade etmeye çalıştığım gibi, ilk doğduğunuz andan itibaren doğal olarak anne - baba ve diğer büyüklerinizden olmak üzere çevrenizden öğrenmeye başladığınız yıllardır tekrarlanan tek düze – basma kalıp ve her yorumdan nasibini almış bilgiler bilinçaltınıza yüklenmeye ve bunun sonucunda sizlerin yaşam deneyimleriniz de ki her olay ve kişilere birer ön yargı ve sınır koymaya, kendi asıl benliğinizi yani kim olduğunuz hakkında ki düşüncelerinizi çarpıtmaya başlıyor.

 Mesela, size yeteneğinizin kısıtlı olduğu söylenmişse siz de o bildirimi sorgusuz, sualsiz kabullenmeye başlıyorsunuz. Adeta tüm gücünüzün önüne bir set çekiliyor.

 Yine iddialı bir örnek vermek gerekirse, yaşamın ortalama süresinin tüm insanlarca kabul edilmiş belli bir süresinin olduğu ve belli bir yaşa gelince yaşlanmanın kaçınılmaz ve değiştirilemez bir kader olduğu inancı tüm insanların ortak inancıdır.

Her tartışmasız, kabul edilmiş bilgi yaşamın kalıplaşmış kurallarını meydana getiriyor.
Bazı inanç ve düşünce biçimleri öyle inatçı bir şekilde kalıplaşmışlardır ki onları değiştirmek çok uzun yıllar alabilir. Mesela erkeklerin saçlarının kadınlara oranla belli bir zamanda çok daha hızlı dökülmeye başlaması, bazı gıdaların vücuda faydalı bazılarının ise zararlı olması gibi benimsenmiş tüm inanç kalıplarını değiştirmek imkansız sayılabilir. Eğer ki saç kök hücrelerine dökülmeme bilgisi verilebilse saçların dökülme çabaları da sona erecek. Bedeninizde ki hücreler zamanın başlangıcından beri kodlanmış olan belli bilgiler doğrultusunda hareket ediyor.
Günümüzün bazı inanç ve düşünce sistemleri değiştikçe yaşama olan bakış açımız, yaşam doğrularımız ve kurallarımız da değişiyor. Vücudumuzun bağışıklık sisteminden sorumlu akyuvar hücreleri bile mikroplara karşı sahip oldukları bilgiler ışığında savaşıyor. Hastalıklara karşı yürütülen aşı tedavileri tamamen akyuvarların savaşmak için hastalığı tanıması üzerine çalışılarak bulunmuştur.
Size çok daha iddialı bir örnek vermem gerekirse ‘’insanın suyun üzerinde yürümesine imkan yoktur!’’ İnanç sistemi mucizelerin sadece peygamberlere özgü olduğu yönündedir. Peki, diyeceksiniz ki ‘’Yok artık suyun üzerinde yürüyebilir miyiz ki?’’

Ben de cevap veriyorum ''niye olmasın!''
                                                                                                               
Bu cevabımla size şaka yapmıyorum.
İmkansız olan her düşünce sadece siz öyle inandığınız içindir. Bilinçaltının kökten değişimi ve çok kesin bir inanç ile imkansız yoktur.
Tüm yaşadığınız deneyimler sizin iç dünyanızın dışa yansımasıdır. Hayalini kurup gerçekleşmesi imkansız olarak düşündüğünüz her neyse o sizin için bir kutsal nitelik taşır ve sizin için o sadece bir mucizedir. Eğer ki onu yaşamınız da ( tesadüfi olarak?) deneyimleme şansı elde ederseniz EGO anında devreye girerek deneyimin zihnin bir ürünü olduğunu fısıldar. Ego mucizeleri sevmez ve hatta nefret eder. Çünkü o sadece fiziksel olana önem verir. Sizin öz benliğinizi görmezden gelir.

Mucize deneyime yansımadığı sürece kutsaldır. Aksi olduğu an sıradan bir olay olarak kalır. 

Sizin içinde bulunduğunuz titreşim frekansında ki her şey birbirini fiziksel olarak algılar. Unutmayın ki asıl öz olan enerjidir. Enerji için imkansız yoktur. Enerji boyutunda dualite ve miktarın hiç önemi yoktur.  Siz diğerleri ile aynı titreşim frekansında rezonans halindeyken enerji olduğunuzu unutursunuz. Bu fiziksellik sizin yeteneklerinize de yansır. Düşündüğünüz ve inandığınız her şey deneyimlerinizde oluşur.

1970’li yıllarda çok popüler olan UZAY YOLU dizisi insanlığa çok güzel mesajlar veriyordu. O zamanlar çocuktum ve sınırlı bir bilince sahip olduğum için bazı sahneleri masal gibi izliyordum. Mesela, çok enteresandır ki bir sahne bilinçaltıma kazınmış ve hala onu dün gibi hatırlıyorum. Dizinin kahramanlarından Kaptan Kirk, Mr.Spock ve mürettebatından birkaç kişi yeni bir gezegene ışınlanırlar. Orada dünyada ki geçmiş zamanlardan biri yaşanmaktadır. Kendilerini büyük bir çatışmanın ortasında bulurlar. Orada olmamaları gerektiğini ve aynı titreşim frekansına uyarlandıkları için tüm olanları fiziksel olarak  algıladıklarının farkındadırlar. O sırada mürettebattan birine uzaktan ateş edilir. Mr. Spock aynen şöyle bağırır, ''Sakın o kurşunun sana zarar verebileceğini düşünme, sakin ol bırak geçsin gitsin.''

Ben o zamanlar bu olayı anlamamıştım. Bu farkındalığımla artık biliyorum ki iç dünyamız dış dünyamızı şekillendiriyor. İnandığımız gerçekler yerel gerçekliğimiz olarak karşımıza çıkıyor.
Üzerine basa basa tekrar söylüyorum ki TÜM YAŞAM DENEYİMLERİNİZ YANİ YEREL GERÇEKLİĞİNİZ  sizin uzun yıllardan beri bilinçaltınıza yerleşmiş olan DUYGU, DÜŞÜNCE ve İNANÇ SİSTEMİNİZDEN oluşuyor.

Peki, bütün bu kalıpları silmek ve asıl kadim zamanlardan beri hücrelerimizde ve DNA’larımızda kodlanmış olan bu mucizevi bilgileri hatırlamak çok mu zor?

Söylendiği kadar da kolay değil!

Fakat her biri basamakları çıkar gibi yavaş yavaş değiştirilebilir. Zaten ilk olarak  hücrelerinizde varolan bu bilgiyi öğrendiklerinizle değiştirmeye niyet etmeniz gerekir. Değişim ve dönüşüme bilinç olarak hazır olmanız gerekir.

İşe ilk olarak, OLUMLAMA teknikleri ile yaşamınızda ki küçük detayları değiştirmekle başlayın. 

Sabah uyanır uyanmaz  ve gece de uykuya dalmadan az önce bilinçaltınızla çalışın. Bu zaman diliminde bilinçaltı yeni bilgileri daha çabuk hatırlar. Bunun sonucu olarak hiç ummadığınız bir an ve yerde yeni bilgiler ışığında farklı yerel realiteleri deneyimlemeye başlarsınız. Sizler yaşadığınız bu gerçeklikleri MUCİZE olarak adlandırırsınız ta ki EGO devreye girene kadar.

Olumlama dediğim zaman, zihinde tekrarlanan olumlu cümleler aklınıza gelebilir ve sizin yaşamınızda olumlu bir değişim – dönüşüm başlatabilecek her hangi bir şey olabilir. Hayal ettiğiniz ne varsa unutmayın ki enerji düzeyinde realitemize çıkmak için bir olasılık olarak bekliyor.

Haydi gelin size çok iddialı bir olumlama vereyim. Artık yaşlanma üzerine olan inanç sisteminizi değiştirelim!

Sizlerin her yaşınızın bir damgası DNA’larınız da mevcuttur. O kodlar hiçbir zaman kaybolmaz. Sadece yapmanız gereken o saklı kalmış bilgiyi BİLİNÇALTINIZDAN BİLİNCİNİZE ve oradan da YAŞAM DENEYİMLERİNİZE yani YEREL REALİTENİZE taşımanızdır.

Kaç yaşında olmak istiyorsanız bilinçaltınıza bedeninizin DNA’nızda ki o yaşın damgasına gitmesini ve kopyalamasını söyleyin. Bu yeni programı bilinçaltınıza yerleştirmeye başladığınız an eski bilgiler gücünü kaybetmeye başlayacaktır.

Evren boşluğu sevmez. Eski bilgileri yani öğrendiklerinizi orada oldukları için kabul edin ve serbest bırakın.

Nasıl ki zihninizde beliren kelimeler dilinizden realitenize çıkmaya çalışır, enerji boyutunda bekleyen sınırsız olasılıklar çeşidi de sizin yerel realitenizde belirmek için gizli bir elin onları tutup çıkarmasını bekler. Göreceksiniz ki siz onlara yol açarsanız onlar da sabırsızlıkla yaşam deneyimlerinize akacaktır.


Tüm yaşam deneyimlerinizin dileğinizce olmasını diliyorum…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

TAM BİR UYUM! I Tuncay YEŞİLPINAR